Yaşadığımız Dünya Bize Biraz Kırgın!
Dünya kayadan oluşmuş çevresi “atmosfer” diye tanımlanan hava tabakasıyla sarih büyük bir küredir. Atmosferi yerinde tutan yerçekimidir. Aslında Dünya tam bir küre sayılmaz. Çünkü ekvatorda dışarı doğru hafif bir çıkıntı yapar. Dünya’nın kutuplardaki çapı ekvatordaki çapından (12.756 km.) yaklaşık 42 km. kısadır.
Yer Kabuğu ve Magma
Dünya’nın oldukça ince “yerkabuğu”nun altında yumuşakça “katman” vardır; bunun altında da dış ve iç “yerözeği”. Dış yerözeği akıcıy-mış gibi görünür. Katı iç yerözeğinîn demirle nikelden meydana gelmiş olduğu sanılıyor. İkisi de manyetik olan bu madenler Dünya’yı saran manyetik alanı oluşturur.
Yerkabuğu birkaç tür kayadan oluşmuştur. Ateş ısısıyla oluşmuş sabit kayalar vardır. Bunlar başlangıçta ateşin şekillendirdiği granit, bazalt gibi kayalardır. Bunlar erimiş kayanın—”magma” nın— yerin derinliklerinden fışkırarak yüzeyde, ya da yüzeyin yakınında katılaşmasıyla ortaya çıkmışlardır. Havanın, akarsuların, buzulların, daha başka etkenlerin etkisiyle yüzeydeki kayalar yavaş yavaş aşınmış, ya da parçalanmışlardır. Irmaklar bunları taşımış, denizlerin dibine yığmışlardır. Milyonlarca yıl boyunca bu birikintiler tabaka tabaka yükselmiş, kayaya benzer bir hal almışlardır.
Yanından Geçip Gittiğimiz Kayalar
Çoğu zaman yerkabuğunun ağır, yaygın hareketleriyle çarpılmışlardır. Bu tabakalar halindeki kayalara “tortul kayalar” denir. Tebeşir, şist, kireçtaşı bunlardandır. Ateşle oluşan, tortul kayalar yer altına itilerek daha sıcak magmayla temas ettikleri zaman eriyerek yeniden şekillenirler. Bu yeni şekilleriyle “metamorfik” (başkalaşım geçirmiş kayalar) diye tanımlanırlar. Granit bu değişikliğe uğradığı zaman “gnays” halini alır. Şist kayağantaşa, tebeşir de mermere dönüşür. Kayaları inceleyen bilime “petroloji” adı verilir; “jeoloji”riin (yerbilimin) bir dalıdır.
Okyanusları ve Everest'i Anlatmayı Unutacak Değiliz Herhalde!
Dünya yüzeyinin yaklaşık olarak sadece yüzde otuzu karadır, gerisi suyla kaplıdır. Geniş tuzlu su birikintileri büyük okyanusları oluştururlar. Bunların ortalama derinlikleri 4.000 metre kadardır. Bazı yerlerde bu derinlik 11.000 metreyi bulur. (Büyük Okyanus’taki Marianna Çukuru gib.i). Buna karşılık, deniz düzeyinin yukarısında-ki en yüksek nokta olan Everest tepesinin yüksekliği ancak 8.708 metredir. Kara yığınları kıtaları, adaları oluştururlar. Milyonlarca yıl önce yeryüzünde, “Pangaea” denilen çok büyük bir tek kıta olduğu sanılmaktadır. Pangaea’nın ağır ağır kopması, parçaların da ayrılmasıyla şimdiki kıtaların ortaya çıktığı sanılıyor. Bu “kıta sürüklenmesi “ni destekleyecek güçlü kanıtlar da vardır.
Nefes Aldığımız Her Bir Hava Ne Zorluklarla Oluşuyor Biliyor Musunuz?
Yeryüzünde çok sayıda canlının yaşayabilmesinin nedeni Dünya’yı saran, gazlardan oluşmuş, atmosfer tabakasıdır. Canlıları yaşatan gaz oksijendir. Bu, atmosferin beşte bir kadarım oluşturur. Atmosferin geri kalan kısmı, daha çok, nitrojen, az miktarda argon, karbon dioksit, neon, daha başka birkaç gazdan meydana gelmiştir. Daha aşağı, yoğun kesimlerde çok miktarda su buharı da bulunur. İşte hava şartlan da bu —yeryüzünden 15 kilometreye kadar olan—alçak kesimlerde oluşur. Bu kesime “troposfer” adı verilir. Troposferden yukarı çıkılırken basınç azalır, hava az yoğun bir hal alır. Troposfer’den daha yukarı çıkılınca, atmosferin öbür tabakalarıyla karşılaşılır: Stratosfer, mezosfer, iyonosfer, sonunda eksosfer. Yaklaşık 500 kilometre kalınlığında olan eksosferin içinde atmosfer yavaş yavaş uzaya karışır.
Stratosferin önemli bir özelliği ozon tabakasıdır. Ozon gazı oksijenin üç atomlu bir şeklidir. Güneşin tehlikeli olabilecek morötesi (uftra-viyole) ışınlarının önemli bir kısmını emerek bir filtre görevi yapar. Gazların iyonlaştığı iyonosfe-rin ilgi çekici bir özelliği radyo dalgalarını yansıtması, böylece uzak mesafeli yayına olanak sağlamasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.