Mirror Edge Catalyst İncelemesi
Mirror Edge Catalyst gerek oyun dinamikleriyle gerekse hikâyesiyle özgün bir oyun. Şunu belirtelim klasman olarak (Genre) bir aksiyon oyunu olarak tanımlansa da, silah pek kullanmadığımızdan ve bütün devinimler “parkour” hareketleriyle sağlandığından oldukça farklı bir oyun dinamiğine sahip. Bu yeni oyunda ana karakterimiz Faith’in hikayesinde daha derine iniyoruz.
İlk oyundan, günümüze
Günümüzde ciddi olarak endüstrileşen oyun camiasında bazı büyük firmaların aynı hikaye, grafik ve oynanabilirliğe sahip oyunları piyasaya temcit pilavı gibi sürdüğü bir gerçek. Ancak bazı istisnalar, oyun yapısı diğer zincir serilerine benzer şekilde de olsa kendini zevkle oynatabilme başarısına haiz olabiliyor. Mirror’s Edge Catalyst’de bu yapıya sahip. ‘Parkur’ türü diyebileceğimiz bir oyun tarzına sahip olan Mirror’s Edge ilk olarak 2008 de E3 Oyun fuarında duyurulmuş ve oldukça beğeni toplamıştı. O güne kadar var olan benzer oyunlarına tersine birincil görüş kamera kullanıyordu.
Catalyst önceki oyundan daha fazla parkur yapısı sunuyor. İlk oyunda çok fazla eleştirilen dövüş mekaniği, oynanabilirlik konusunda yapılan iyileştirmeler oyunu daha aktif yapmış. Çünkü ilk oyunda daha çok “parkur” özelliklerine haiz aksiyonlar içinde bulunabiliyorken şimdi ise kavga, dövüş yani yakın mesafe çatışma içerisinde olabiliyorsunuz. Catalyst’in ilk oyuna göre sahip olduğu en büyük değişiklik ise artık açık bir dünyaya sahip olması.
İlk oyundaki farklı yol seçeneklerine sahip lineer yapıdan sonra istediğimiz her yere gitmemize imkan veren bir haritanın gelmiş olması büyük nimet. Bu yapısal değişiklik sayesinde artık sadece senaryo görevleri değil, yan görevler ve serbest dolaşım gibi seçeneklerimiz de bulunuyor. Oyunun süresini ciddi oranda artıran ve yapılabilecek çok daha fazla görevin oluşmasını sağlayan bu sistem elbette önemli bir artı. Lakin ufak bir dezavantajı da var.
Yan görevler
Yan görevler genel anlamda A noktasından B noktasına ulaşmayı gerektirdiğinden, bir yerden sonra parkurun verdiği heyecan yerini monotonluğa bırakabiliyor. Oyunun en büyük artısı bu iken, sürekli aynı şeyi yapmaktan dolayı bundan da sıkılır hale gelmek hiç iyi bir durum değil gerçekten de. Ki şunu da söylememiz lazım; parkur bu kez geçen seferki kadar etkilemeyi de başaramıyor. Sonuçta 2008 yılında ilk kez karşılaştığımız ve çok yeni olan bir sistemdi bu.
Ancak artık elimizin altında, harika bir içerikle de desteklenmiş olan Dying Light gibi örnekler varken, aynı şeyin açık dünyalı olanı üzerimizde eskisine benzer bir etki yaratamıyor.
Mekân
Glass şehrinin aykırı ve distopik atmosferi oldukça başarılı yansıtılmış. Pek çoklarınız için Catalyst’in dünyası oldukça boş hissettirecektir ancak bunun özellikle tercih edilmiş bir minimalist yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz. Bu dünya içinde koşmak, atlamak, zıplamak ve kaçmak çok eğlenceli. Şehir içinde gezinirken özgürlüğü tam olarak yaşadığınızı hissediyorsunuz.
İşlevsel Yetenek ve Özellikler
Açık dünyada serbestçe koşabilmeniz ve karşınıza çıkanlarla yakın dövüşe girebilmeniz dışında karakterimizin yapabileceği devinimler sınırlı sayılabilir. Hareketler sonrası, yapılan hareketlerin arayüzdeki animasyonları çok hoş olmuş. Oyunda göze çarpan detaylardan biri de ne kadar hızlı koştuğumuza göre değişen ekran bildirimleri. Önceki oyunda herhangi bir bildirim ekranı olmadığı için sadece duyduğumuz rüzgâr sesi ve efektlerden anladığımız hızımız için bu kez ekranda bir bildirim bulunuyor. Oyunu ortalama 10 saatte bitirebilmek mümkün. İlk oyundaki çok kısa süreli oynanış süresi yeni oyunda neredeyse üç katına çıkarılmış durumda.
Vasat Grafikler, Etkileyici Sesler
Mirror's Edge Catalyst, önceki oyundan alışık olduğumuz Glass City görüntüsünü yansıtamıyor. Çok başarılı ve gerçekçi grafikler sunamayan oyun vasat seviyede bir grafik deneyimi sunuyor. Özellikle şehir modellemesindeki eksiler ve tekdüze yapı can sıkıcı düzeyde. Koştuğunuz esnada sanki aynı yerlerde dönüp duruyormuşsunuz hissi kısa zamanda aklınızda yer ediyor. Görsellik açısından büyük eksikliklerle gelen oyun beklenenin aksine başarılı bir FPS deneyimi sunamıyor ne yazık ki. Oyunda beğendiğim noktalarda biri sesler ve müzikler oldu. Oyunda yer verilen sesler ve müzikler kısa sürede oyunun atmosferine dahil olmanızı sağlıyor. Ses ve müziklere oldukça özen gösterilen oyunda aynı çabanın grafik ve oynanabilirlik tarafında neden olmadığı akla gelen ilk sorular arasında.
Sonuç Olarak
Mirror Edge Catalyst ilk oyunun üzerine ne oynanış olarak ne de hikaysel bağlamda çok büyük yenilikler katmıyor. Ancak, ilk oyunu sevdiyseniz ya da yukarıda bahsettiğimiz “parkur” tarzı oyun yapısının hoşuna gideceğini düşünüyorsanız denemenizde ve oynamanızda kesinlikle fayda var. Oyunun iyi optimize edilmesi ve grafiklerinin de çok teferruatlı olmamasıyla sisteminizi yoracak bir oyun değil Catalyst. Mirror's Edge Catalyst geçek hayatta deneyimleyemeyeceğimiz gökdelen tepesinde koşma hissiyatını yaşatıyor.
Gideceğimiz yolu kırmızı bir okla belirten sistem, aynı zamanda kullanmamız gereken objeleri de kırmızı renge boyuyor.
Artılar - Gökdelen tepelerinde dolaşma keyfi - Başarılı ses ve müzikler. - Yan karakterlerden alınan görevlerle diğer oyuncularla rekabet etme.
Eksiler - Senaryo kurgusu daha aktif olabilirdi - Oyunun genel grafikleri pek yenilik vadetmiyor.
Yazar: Gurur Sönmez
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.